NE ZENGİN KAZ DAĞLARI!

 Kaz Dağları Türkiye’nin birinci dünyanın ise ikinci en zengin oksijen yuvasıdır. Ülkemizin oksijen tüpü Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içerisinde geniş bir coğrafyada yer almaktadır. Kaz Dağlarının geneline yayılmış ve %10’u endemik sayılan yaklaşık 1.000 tohumlu bitki taksonu vardır. Bu bitkiler arasında en önemlisi sadece Kaz Dağlarında yetişen göknarıdır. Göknarının hiç duyulmamış faydaları ve şifaları bulunmaktadır. Nefes darlığı, astım ve bronşite, soğuk algınlığına, grip ve nezleye, mide ve bağırsak yaralarına, akciğer hastalıklarına, sinir sistemini düzenini koymaya, uykusuzluğa… birçok derde iyi geldiği bilinmektedir. Kaz Dağları hem kara hem de deniz iklimi özelliklerini taşımaktadır. Dolayısıyla suda ve ormanda yaşayan birçok canlıya da ev sahipliği yapmaktadır. Örneğin; Kaz Dağlarında ayı, karaca, yaban kedisi, su samuru, sincap, yarasa, kirpi, tavşan, porsuk, sansar, tilki, yaban domuzu, kartal, doğan, atmaca, şahin, keklik, tahtalı, çulluk ve balık cinslerinden alabalık ile sazan türleri gibi canlılar bulunmaktadır. Kaz Dağlarında zaman yok! Yılın bütün mevsimlerinde ayrı ayrı güzelliğe bürünerek her mevsim ziyaretçilerine kapılarını aralamaktadır. Kanyonu, şelalesi, yemyeşil doğası ve yöreselliğini koruyan şirin köyleri ile farklı farklı manzaralara sahiptir. Her yıl binlerce kişi iyileşmek için Kaz Dağlarının şifalı sularına başvurur. Kaz Dağları’nın bir kısmı 1993 yılında koruma altına alınarak Milli Park ilan edilmiştir. Kaz Dağlarında kamp yapabilir, yürüyüşe çıkabilir, bisiklet sürebilir, yüzebilir, müzelere gidebilir, konaklayabilir ve tatilinizi yaparak ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. Sahip olduğumuz bu kültürün bekçileri olmalı ve bu tabiatı korumalıyız. Bir Kızıldereli Atasözünde geçtiği gibi, “yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık yakalandıktan sonra. Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız”.